İçeriğe geç

Başa gelen çekilir atasözü ne anlama gelir ?

“Başa Gelen Çekilir” mi, Yoksa Direnmek mi Gerekir? – Kaderciliğe Bir Başkaldırı

Hayatın darbesini yediğimizde, genellikle çevremizden bir ses yükselir: “Boşver, başa gelen çekilir.” Ne kadar tanıdık, değil mi? Peki gerçekten öyle mi? Gerçekten başımıza gelen her şeyi sessizce kabullenmek mi gerekir? Yoksa bu söz, yüzyıllardır bize aşılanmış bir teslimiyetin, bir pasifliğin maskesi mi?

“Başa Gelen Çekilir” – Görünürde Bilgelik, Derinde Teslimiyet

“Başa gelen çekilir” atasözü, yüzeyde olgun bir kabulleniş gibi görünür. Sanki yaşanan zorlukları direnmeden karşılamak bir erdemmiş gibi… Oysa bu söz, farkında olmadan insanın mücadele gücünü törpüler. Bizi pasifliğe, suskunluğa ve hatta haksızlık karşısında boyun eğmeye iter.

Bu atasözü, özellikle de toplumların güçsüz bırakıldığı dönemlerde yaygınlaşmıştır. Çünkü “çekmek”, yani kabullenmek, sistemin işine gelir. Eğer herkes başına geleni sessizce “çekerse”, kimse sorgulamaz, kimse ayağa kalkmaz. Oysa sorgulamak ilerlemenin, çekişmekse insan olmanın temelidir.

Kader mi, Kaçış mı? Bu Söz Neyi Meşrulaştırıyor?

Bu atasözünün tehlikeli yanı, kadercilik düşüncesini beslemesidir. “Olan olmuş, yapılacak bir şey yok.” Peki ya hep böyle düşünürsek?

Haksızlığa uğradığında susan, hayalinden vazgeçen, ilişkilerde kırıldığında içine kapanan biri haline gelmez miyiz?

“Başa gelen çekilir” sözü, belki bir dönem sabrı öğretmek için kullanılmış olabilir. Ama modern dünyada sabırla pasiflik arasındaki çizgi artık çok ince. Bugün bu söz, çoğu zaman “kabullen ve sus” mesajı taşıyor. Ve bu, insanın öz iradesine, dönüşüm potansiyeline zarar veriyor.

Her Acı Çekilmez: Direnmek de Bir Erdemdir

Bize küçük yaşlardan itibaren öğretilen bu söz, sanki “direnmek” kötüymüş gibi algılanmamıza neden oldu. Oysa tarihe baktığımızda hiçbir değişim, hiçbir özgürlük, hiçbir adalet teslimiyetle gelmemiştir.

Bir düşünün: Eğer her “başa gelen” çekilseydi, kölelik hâlâ meşru olurdu. Kadınlar hâlâ susardı. İnsanlar hâlâ “kaderim buymuş” deyip yoksulluğa boyun eğerdi.

Öyleyse soralım:

➡ “Başa gelen çekilir” diyerek neyi meşrulaştırıyoruz?

➡ Ne zamandan beri kabullenmek, direnmekten daha onurlu hale geldi?

➡ Yoksa biz, mücadele etmeyi unuttuk mu?

Modern Dünyada Bu Sözün Yeri Var mı?

Artık bireyler kendi kaderini yazabiliyor. Eğitim, teknoloji ve bilinç düzeyi yükseldikçe insanlar “çekmek” yerine “değiştirmek” istiyor.

“Başa gelen çekilir” sözü ise bu çağın ruhuna uymuyor. Çünkü artık insanlar acıya kutsallık atfetmiyor; çözüm arıyor, dönüşüm istiyor.

Bugün bu sözü yeniden yorumlamanın zamanı geldi. Belki “Başa gelen çekilir” değil de “Başa gelenle mücadele edilir” demeliyiz. Çünkü gelişim, dirençle başlar. İnsan, acıya rağmen değil; acıya karşı durduğu için güçlenir.

Teslim Olmak mı, Dönüştürmek mi?

Bir fırtına koptuğunda gemici direğe sarılıp “başa gelen çekilir” mi der, yoksa yelkenini yeniden mi açar?

Hayatın fırtınaları da böyledir. Kaçamayız, ama yön verebiliriz. Ve belki de gerçek bilgelik, rüzgâra karşı kürek çekmeyi öğrenmektir.

O halde belki de sormalıyız:

➡ Başa geleni çekmek mi, yoksa ona yön vermek mi daha insanca?

➡ Hangisi bizi özgür kılar?

Sonuç: Atasözlerini Değil, Anlamlarını Yeniden Yazma Zamanı

“Başa gelen çekilir” sözü, belki sabır çağrısıydı; ama artık sorgulamanın, mücadele etmenin, direnmenin çağındayız.

Çünkü hayatta her şey “çekilmek” için değil, “dönüştürülmek” içindir.

Belki de artık şu atasözünü değiştirmeliyiz:

> “Başa gelen çekilmez, değiştirilir.”

Ve belki de o zaman gerçekten yaşamın iplerini elimize almış oluruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
elexbet yeni giriş adresiprop money