İçeriğe geç

Etik ihlali ne demek ?

Etik İhlali Ne Demek? Psikolojik Bir Mercekten İnceleme

İnsan davranışları ne kadar karmaşık ve öngörülemez olsa da, psikologlar olarak bizler, bu davranışların kökenlerini anlamaya çalışırken bazen bir insanın etik sınırları nasıl aştığını görmek bizi de derinden etkiler. Etik ihlali, günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız, ancak genellikle üzerinde durulması gereken derin bir konudur. Birçok insan, etik ihlali dediğimizde yalnızca büyük suçlar veya kayda değer yanlışlar gibi somut örnekler düşünür, ancak aslında bu ihlaller çok daha ince, bazen de fark edilmeyen biçimlerde gerçekleşebilir. Peki, bir insan etik sınırlarını neden ihlal eder? Bunu anlamak, insan doğasına dair önemli ipuçları sunar.

Bu yazıda, etik ihlalinin psikolojik boyutlarını, bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji perspektifinden inceleyeceğiz. İnsanların etik kararlar alırken hangi faktörlerden etkilendiklerini keşfetmeye çalışacağız.

Etik İhlali ve Bilişsel Psikoloji

Bilişsel psikoloji, insanların düşünme süreçlerini, algılarını ve kararlarını inceler. Etik ihlalleri anlamak için, insanların etik değerlerle ilgili nasıl düşündüklerini, nasıl karar verdiklerini ve bu kararların hangi bilişsel süreçlere dayandığını anlamak önemlidir.

Birçok araştırma, insanların etik ihlalleri çoğu zaman bilinçli olarak yapmadıklarını göstermektedir. Etik ihlali, bazen bilişsel bir hata, yetersiz bilgi veya hatalı bir düşünce biçiminden kaynaklanabilir. İnsanlar, kendilerini dürüst ve etik bireyler olarak görme eğilimindedir, ancak bazı durumlarda, belirli bir durumun “etik sınırları” belirsiz olabilir. Bu tür belirsizlik, bilişsel bir çelişkiye yol açar: “Benim değerlerimle çelişiyor, ama bu durumda doğru olan nedir?” İnsanlar, bazen bu çelişkilerden kaçmak için, kendilerini bu ihlali küçümseyerek ya da gerekçelendirerek savunurlar.

Bilişsel psikolojiye göre, etik bir ihlal, sıklıkla “bilişsel çelişki” (cognitive dissonance) teorisiyle açıklanabilir. İnsanlar, yaptıkları bir şeyin doğru olmadığını düşündüklerinde, bu durumu bir şekilde haklı çıkarma çabası içerisine girerler. Örneğin, bir çalışan iş yerinde haksız yere başkasının emeğini sahiplenirse, kendini “Ama herkes böyle yapıyor” gibi bir düşünceyle savunabilir. Burada bilişsel çelişki, bireyin kendisini “iyi” bir insan olarak görme isteğiyle, yaptığı eylem arasındaki uyuşmazlıktan kaynaklanır.

Duygusal Psikoloji ve Etik İhlali

Duygusal psikoloji, insanların duygusal tepkilerini ve bu tepkilerin davranışlarını nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışır. Etik ihlaliyle ilgili duygusal tepkiler, kişinin vicdanı ve empati duygusuyla doğrudan ilişkilidir.

Empati, başkalarının duygularını anlama ve paylaşma kapasitesidir. Etik bir ihlal söz konusu olduğunda, empati duygusu devreye girmediği zaman birey, karşısındakinin yaşadığı zararları göz ardı edebilir. Örneğin, bir birey başka birinin duygusal ya da maddi zararına sebep olduğunda, bu kişinin hissettiklerini anlamadığı için rahatlıkla etik sınırları aşabilir. Bu tür durumlarda, bireyin başkalarının acısına duyduğu empatik tepki eksik olabilir.

Öte yandan, duygusal arka planda, suçluluk ve pişmanlık gibi hisler de yer alır. İnsanlar etik ihlallerinin ardından çoğu zaman suçluluk hissi duyabilirler. Bu duygu, bireyi kendi değerleriyle uyuşmaz bir şekilde davranmaktan rahatsız eder ve düzeltme yönünde bir motivasyon oluşturabilir. Psikolojik olarak bu, kişiyi telafi etme arayışına sokar. Bu nedenle, etik ihlalden sonra suçluluk hissi, kişinin kendisini yeniden etik normlarla uyumlu hale getirmeye yönelik bir içsel yolculuğa çıkmasına yol açabilir.

Sosyal Psikoloji: Etik İhlalin Toplumsal Boyutu

Sosyal psikoloji, bireylerin grup içinde nasıl davrandığını ve grup normlarının bireylerin etik anlayışını nasıl şekillendirdiğini inceler. Etik ihlalleri anlamak için sosyal baskılar, normlar ve grup dinamiklerini göz önünde bulundurmak oldukça önemlidir.

Birçok etik ihlal, sosyal etkileşimlerin ve grup baskılarının bir sonucu olarak gerçekleşir. İnsanlar, bir grubun normlarına uymak adına kişisel etik değerlerinden sapabilirler. Örneğin, iş yerinde bir grup çalışan, birbirlerine karşı haksızlık yapıyorsa ve grup içindeki kişisel prestij bu şekilde pekişiyorsa, bireyler kendilerini bu davranışa dahil edebilir. Sosyal psikolojiye göre, insanlar, başkalarının davranışlarını gözlemleyerek kendi davranışlarını şekillendirirler. Bu sosyal etkileşim, bireylerin etik değerlerini yeniden tanımlamalarına ve bazen bu değerlerden sapmalarına yol açabilir.

Birçok psikolojik deney, grupların bireylerin kararlarını nasıl etkileyebileceğini göstermiştir. Stanford Hapishane Deneyi ve Asch’in İtaat Deneyi gibi klasik çalışmalarda, bireylerin grup baskısı altında, kişisel etik değerlerinden sapmalarının kolayca mümkün olduğunu görmüşüzdür. Bu, “grup düşüncesi” (groupthink) olarak adlandırılan bir fenomendir. Grup düşüncesi, bireylerin gruba uyum sağlamak amacıyla etik ihlallerine göz yumması veya desteklemesi anlamına gelir.

Sonuç: Etik İhlalin Psikolojik Arka Planı

Etik ihlalleri, bireylerin bilişsel, duygusal ve sosyal bağlamda karşılaştığı zorluklar ve çatışmaların bir sonucu olarak görmek mümkündür. Bilişsel çelişkiler, duygusal empati eksiklikleri ve grup baskıları, insanların etik sınırları aşmalarına yol açabilir. İnsanlar, yaptıkları etik ihlalleri çoğu zaman doğru bir şekilde değerlendiremezler veya bu ihlalleri savunmak için çeşitli psikolojik mekanizmalar devreye girer.

Kendi içsel değerlerimizi ve etik sınırlarımızı sorgulamak, bireysel gelişimimiz için önemli bir adımdır. Etik ihlalleri anlamak ve bu ihlallere karşı durmak, yalnızca başkalarına karşı sorumluluğumuzun bir gereği değil, aynı zamanda kendi içsel uyumumuzu koruma çabamızdır.

Okuyucular, etik ihlallerine dair kendi içsel deneyimlerini ve psikolojik süreçlerini düşünerek, bu yazıya dair yorumlarda bulunabilirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
pubg mobile ucbetkomelexbet yeni giriş adresibetkom